18 Eylül 2007 Salı

nüvitismus hakkında 5: Süreç Merkezli Metodik Yaklaşıma Reddiye - Bir Hermeneutik Deneme - Dr. Stanislav Innocento

Süreç Merkezli Metodik Yaklaşıma Reddiye - Bir Hermeneutik Deneme

Bazı en spesifik ve sofistike bilim dallarının popüler hale gelerek sokaktaki insanın muhayyilesini dahi meşgul ettiğini görmek gerçekten şaşırtıcı. Eisenstein'in yakın çekimde rölativite kuramı nasıl Marilyn Monroe'nun peruğu skandalını kıskandıracak derecede haftalık dergilere bile kapak olduysa, bugün de Nüvitizm'in kökleri konusu basın yayın organlarının baş köşesini işgal etmekte. Bu derece karanlık, muğlak ve geniş bir meselenin dillerden düşmediğini görünce, Runik ve glagolitik metinlerde Nüvitizm'in kaynakları başlıklı doktora tezimi Krakow Üniversitesi Non-existent Scientific Dissertations bölümünde savunmuş ve sahaya hayatını adamış bir bilim adamı olarak bir kez daha kamuoyuna seslenmem gerektiğini düşündüm.

Herşeyden önce bir noktayı vurgulamakta fayda görüyorum. Efsanevi ve menkıbevi bir kişilik olarak Nüvit'e dair materyal ne kadar çoksa, tarihsel Nüvit aynı oranda yüzyılların karanlığına gömülmüştür; hem de bundan çok uzun bir süre önce. Bu son derece ilginç kişiliğin gerçek adı bir yana (Nüvit ya da Nüvüt'ün bir yakıştırma olduğunu artık biliyoruz. Bu konuda bk. Nüvit isminin kökeni hakkında onomastik münakaşalar, I.I. Singulari, Palermo, 1975) nerede doğduğu hakkında bile bir görüş birliğine ulaşılamamıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli kasaba ve şehirler onun doğum ya da ölüm yeri olma şanını sahiplenmektedir.(Bk. Toponimi Işığında Nüvit'in Doğum ve Ölüm Yeri, Sandra Perlante, Oxford Üni., yayınlanmamış doktora tezi, ayrıca bk. Mozambik Dağları'nda Bulunan Sikkelerde Nüvit, Sergey Abeture, Mozambik Nümizmatik Kurumu, 1973). Bu yetmezmiş gibi, Nüvito-fütüristik Topluluk, kendi yayın organlarında onun dünya dışı bir uygarlığın temsilcisi olduğunu iddia etmiştir. Sözkonusu teze göre Nüvit, karadelik tünellerini tanrıların bugi bugilerine binerek aşmış ve dünyaya ulaşmıştır. Belki bu gibi hezeyanları Dr. Von Beangeul'e bırakmak daha doğru olacak.

Bu kaygı verici veri yokluğunda çağdaş Nüvitizmin maskesini düşürmek yine biz bilim adamlarına düşüyor. Dr. K. Von Beangeul'in, görüşlerini suları daha çok bulandırarak aktarmayı sevdiğini biliyoruz. Bir de bunlara şu bitmek bilmeyen kaybolup belirmeler eklenince, sözleri ve yazıları ister istemez belli bir okuyucu kitlesi üzerinde cazibesini arttırıyor. Bu satırların sahibine yöneltilmiş son eleştirisine Nüvitizm'in felsefi bir akım değil, bir yöntem olduğunu ileri sürerek başlamış. Metot olarak Nüvitizm tartışmaları elbette çok eskidir ama iyi niyetimizin göstergesi olarak bir senteze giderek, Nüvitizmin bir felsefe olduğu takdirde de bir yönteme sahip olabileceğini söylemekle yetinelim. Çünkü denildiği gibi metotsuz felsefe, sapsız şemsiye gibidir ve insan bununla ne yapacağını bilemez. Herhangi bir felsefe, sokak numaraları belirli, dört başı mamur bir şehir haritası gibi olmadıkça takipçilerini çıkmaz sokaklara saptırmaktan kurtulamaz.

Dr. Von Beangeul'un kısmen değiştirerek alıntıladığı Nüvitik özdeyiş "başlamak, bırakmanın yarısıdır", yanlış anlaşılmamalı. Bizim kanaatimize göre bu söz bir sürece işaret etmekten çok, daha en başından planlanmış bir bırakma eylemini özetlemektedir. Buna göre her eyleme, bırakmaya niyet edilerek başlanmaktadır. Aksi halde bu, eylemin belki de bitirilebileceği açık uçlu, kaotik bir süreci akla getirmektedir ki, otantik Nüvit'e dair bildiğimiz herşeyle çelişmektedir bu tasavvur. Bu yüzdendir ki, birçok bilim adamı, Nüvit'e atfedilen tamamlanmış herhangi bir eseri tanımayı reddetmektedir. Eğer pre-historik Nüvit, başladığı herhangi birşeyi bitirmiş olsaydı zaten ortaya Nüvitizm çıkmazdı. Evet, Nüvitik eylem periyodu aslında kurgulanmış bir yarım sarkaç hareketinden ibarettir. Dr. Von Beangeul'un "başla ama bitirme" varyant-özdeyişini yorumlayışına ise yürekten katılıyoruz. Şüphesiz burada bir gerileme değil, aksine ilerleme vardır. Peki eğer "başlamak, bırakmanın yarısıdır" özdeyişi bir sürece işaret etseydi ne olurdu? Korkunç bir kaos! Bitirilmemesine karar verilmemiş, yüzlerce ve binlerce eylemin insan zihninin dolambaçlı koridorlarından kurtulup,kelimeler ve hareketler yoluyla evreni doldurduğunu bir düşünün! Olanaklı her türlü söz ve eylemin, bir sonuca bağlanmadan ihtimaller okyanusunda yüzüp durarak, kıyıya vurmasıyla oluşacak kirliliği bir göz önüne getirin. Şurada planlanmış ama akıbeti meçhul, hala süreç halinde olan bir cinayet, burada iki sayfası yazılmış ama ne olacağı belirsiz, devam etmekte olan bir roman vs. vs. Hiç şüphesiz dünya, karmakarışık bir yer haline gelirdi. Peki başlandığı halde yöntemli olarak bitirilmemiş eylemler aynı kirliliğe yol açmayacak mı? Bu noktada hermeneutik elimizden tutmaktadır. Yöntemli olarak bitirilmemesine karar verilmiş her eylem, aslında zihnin mağarasına geri çekilmeye mahkumdur ve oraya çağrılır. Bu yüzden özdeyişin uzantısı "başlama, asla başlama" olarak nakledilmiştir. Dolayısıyla süreç yorumunun tuzağına kapılmadan anlamalıyız ki, "başlamak, bırakmanın yarısıdır" sözü, yöntemli bir başlamama felsefesinin izdüşümüdür. Elbette bu özdeyişin tersi de doğrudur-bütün doğru sözler gibi-. Yani bırakmak da başlamanın yarısıdır. Ama şimdilik bu konuya girmeyeceğiz. O halde otantik Nüvitizm şu şekilde ifade edilebilir: Bu bir bırakma felsefesidir ve yöntemi başlamamaktır.

İşte bu yorum eşliğinde, bu denemenin sahibi, Nüvit'e ait arkaik hiçbir eserin bulunamayacağını, çünkü bunların doğaları gereği asla gün yüzü görmemiş olduklarını düşünmektedir. Ona atfedilen her yazı daha en baştan apokrif ilan edilmelidir. Ama bu, Nüvitizm ile karıştırılmamalıdır. Nüvitizm, idealden sapmış, daha doğrusu geri adım atmış olanların icat ettiği bir felsefedir ki, yolda kalanlar bunu süreç olarak adlandırmayı tercih etmişlerdir. Tekrar edelim ki, "Gerçek Nüvitizm", eğer bundan söz edilebilirse, hiçbir şey yapmamayı tercih eder. Bu imkansız felsefenin görece yakın bir tarihteki başarılı temsilini merak edenler, Katip Bartleby'nin hayatını etüt etmelidir.

Saygılarımla

Dr.Stanislav Innocento

Hiç yorum yok: