19 Eylül 2007 Çarşamba

Futbol taraftarlığı hakkında 4

Tabii böylesine büyük bir gerilim, aslında dile getirilmemiş küçük olayların, sorunların birikmesi sonucu ortaya çıkmıştı. Önce bir gece önce düzenlenen yemek: Menüde sadece şarap ve ekmek olması insanların isyan etmesine neden olmuştu. Hz İsa sözleriyle insanları zor yatıştırabildi.

Ancak daha sonra aralarından birinin karşı takımdan para aldığı konusunda çıkan söylenti kolay bastırılacak gibi değildi. Denilene göre bu kişi, maçı Roma'lılara satmıştı.

Masadaki herkes birbirine şüpheyle bakıyordu. Tüm bunları sayesinde öğrendiğimiz Aziz Thomas, kendisinden bile şüphe ettiğini belirtir günlüğünde. Hatta gecenin ilerleyen saatlerinde insanların sinirlerine hakim olamadıkları bir andan bahseder yine Thomas. Buna göre tuzluklar havada uçuşur, neredeyse birbirlerine girer havariler.

Ertesi gün maça işte bu duygularla çıkılmıştır.

Ama olaylar kalecinin belirlenmesi sorunuyla patlak verir. Belki o günkü ve bu günkü futbol arasındaki en büyük yakınlık da bu noktadadır: kayıtlara göre tarihin hiçbir devrinde kimse kaleci olmak istememiştir. Burada küçük bir parantez açarak Bennadius'un Hindistan seyahatnamesinde (Inde di ind, im, 1364) aktardığı bir kabilenin bu kurala istisna olabileceğini belirtmem gerekiyor. Bennadius’un tahminen yolunu kaybettiği için rastladığı bu kabilenin üyelerinin hiç su içmemeleri dışında en önemli özelliği herkesin sadece kaleci olmayı istemesidir. Bennadius yanlışlıkla düştüğü bu topraklarda uzun bir süre kalıp araştırmalarını sürdürmeye karar verir. Yaptığı istatistikler sonucunda x=1’den n’e gitmek üzere her bir grup elemanının kaleci olmak istediği bir grupta kimsenin iyi şut atamaması nedeniyle f(x)= f(x+1)exp(x-3) gibi rekürsif bir fonksiyon ortaya çıkmakta ve bu da kimsenin iyi kaleci olamayacağı anlamına gelmektedir. Üstelik bu Mac Guiver serilerinin halka özelliğinin gerekliliklerini de yerine getirmemektedir. Bunun tersi yani f(y) = f(y+1)exp(y-3) formülü de geçerlidir ve dolayısıyla aradaki tek bağıntı, gerekli sadeleştirmeler yapıldığında y=x – 11 olabilir. Bennadius’un bu dahice çözümlemesinin ayrıntılarına girmeyeceğiz. Ancak sistemine genel bir eleştiri olarak, oyuncuların sakatlanma olasıklıklarını hesaba katmadığını belirtmek yeterlidir.

Yukarıda belirtilen istisna dışında, her toplumda olduğu gibi Kudüs'te de kaleci bulmak büyük bir dertti. Olayın düğümlendiği noktayı çözmek için iki fikir ortaya atıldı. Kalecinin kim olacağına karar verecek olan İsa aracılığıyla Tanrı’dır veya Tanrı ve İsa birlikte karar vereceklerdir. İşte bu soru etrafında büyük bir tartışma yaşanır. Ki bu tartışmanın etkileri günümüzde bile hissedilmektedir.

Kaleci için o dönemde kullanılan terim 'file' kelimesinden türetilmiştir. Yani bir anlamda fileyi koruyan kişiye Fileoque denir. Günümüzde de file bekçisi gibi benzer kullanımlar hala bulunmaktadır. Bu tartışma tarihe de bu isimle geçecektir 'fileoque' veya 'filioque' sorunu.

Hz. İsa böylesine boş bir konuda kavga çıktığı için havarilerine çok sinirlenir, seyircilerin şaşkın bakışlarına aldırmadan kale direğini söker. Judas yanına giderek sakinleştirmeye çalışır onu.

Tarih bilimciler ve din bilimciler, Hz İsa’nın eyleminin anlamı konusunda hemfikir olmaktan çok uzaktırlar. Kanımca bu konudaki en mantıklı tez Nicholas’ın 11. yüzyılda yazdığı Deus file rectum (13. yüzyıl başında Konstantin’in ele geçirilmesi sırasında büyük bir kısmı kaybolmuştur) adlı çalışmadır. Nicholas’a göre Hz İsa maçın nerede, nasıl yapıldığının, kimin kaleci olduğunun önemi olmadığını, kale direğinin olduğu her yerin aslında bir saha olduğunu anlatmak için böyle bir eyleme kalkışmıştır. Kaleyi kendi sırtına yüklemesi de bu bağlamda simgeseldir: ‘insan da, içinde maç geçen bir sahadır’ demek ister adeta.

Bu anlayış çok yenilikçidir. Dönemin FİFA benzeri uluslararası organizasyonu olan FİFA, futbol sahasının kutsal varlığının ortadan kalkmasını kabul edemez. Bir kurum olarak tehdit altındadır Nicholas’a göre ve bu yüzden Hz İsa’ya bir ders vermeye karar verir.

Sonraki yıllarda Antakya’da gerçekleştirilen bir konseyle de böyle eleştirilerin bir daha ortaya çıkmamasını sağlamak için bazı önlemler tartışılır. Bunlardan biri de taraftarlık denen kavramın uygulamaya konmasıdır.


Dr. von Beangeul

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İsa'nın sırtında kale direği taşıdığı tartışmaları doğrudur; ancak bunun nedeni hakkında bilinmeyen gerçek şudur: Bildiğiniz gibi futbol oynamak için oyuncular ve top dışında, üçer direkten oluşan iki de kale gerekiyordu. Topun sahibi olan kişi topu getirirken, kale direği sahipleri de bunları getiriyordu ve İsa da (marangoz olduğundan), kendi kale direğini getirmişti. Maç içinde İsa aslında bir değil iki gol atmıştır fakat ikincisi sayılmadığından İsa buna sert bir şekilde itiraz etmiş ve akabinde sarı kart görmüştür. Bu duruma içerlemesi nedeniyle de kendisine ait kale direğini söküp, sırtında taşımıştır.. Bundan sonra olanlara ilişkin çeşitli hikayeler vardır ve bunlar arasında en yaygın olanı İncil (Bible, God, et al. B.C.0) adlı eserde anlatılmıştır.